Cengo ile İstanbul’da buluşmamızın ardından arabasıyla Bulgaristan’a doğru yola çıktık ve sınıra geldiğimizde Bulgar polisinin bitmeyen sorularıyla muhatap olduk.Cengo’nun dediğine göre bunun nedeni Türklere olan öfkeleri ve rüşvet koparma çabaları idi.Gerçi Bulgaristan’da sınır polisleri harici Türk olduğum için herhangi bir olumsuz tepkiyle karşılaşmadım.Sorana açıkça Türk olduğumu söyledim,belki muhatap olduğum kişilerin çoğunluğunun hostelciler ve mekan çalışanlarının olmasının da etkisi olabilir.Sosyalizm sonrası her eski sosyalist ülkede olduğu gibi milliyetçilik yükselişte,azınlıklara karşı ayrımcı muameleler olduğu da bir gerçek.Bulgaristan’daki siyasi durumlar hakkında da Cengo epey bilgi verdi seyahat boyunca.Örneğin ırkçı,Türkleri,Çingeneleri ülkeden atmayı savunan ATAK Partisi'nin iktidardaki Türkleri desteklemesi gibi çok garip durumlar da söz konusu.
Yaklaşık 10-15 dk sınırdaki sorgudan sonra Bulgaristan’a girebildik.Sınırı geçişimizle daha sonra ülkenin her yerinde sık sık karşılaşacağım kumarhane ve seks shoplarlar serisi görülmeye başladı.AB üyesi olmasına rağmen Bulgaristan’da yoksulluk kendini çok belli edici.Türkiye ekonomik olarak daha iyi ama AB’ye alınmamızın en önemli iki nedeninin geniş coğrafya ve yüksek nüfus oldğunu söyledi Cengo.AB’ye alındığımız takdirde ülkemizdeki ara yolların yapımına AB’nin ciddi kaynak aktarması gerekiyormuş,bu durum da onları tedirgin ediyor.
Bulgaristan’da yollar arasıra bozuk olsa da genel olarak iyi.Bizim şehirler arası yollarda 15-20 km’de çalışmalara alışık olmamıza rağmen İspanya’da olduğu gibi burada da hiç yol çalışmasına denk gelmedim.Bizdeki bitmeyen yol çalışmalarının altında yatan rant durumu yeterince açıklar.
İlk gördüğümüz markette biraları alıyoruz.Şişe bira 50 cl’lik 1,5 TL,2 lt’lik 2,5 TL gibi bize göre uçuk fiyatlarda.Markalar yerel markalar ama hepsini Miller,Tuborg ve Heineken gibi dünya devleri satın almış.Bizim biralardan daha kaliteliler.
Bulgaristan’da Euro geçmiyor Bulgar parası olan Leva geçerli,1 Leva=1,95 TL civarı.Tabi her yabancı memlekette olduğu gibi kapı çıkışlarında,tren garlarında,otogarlarda para bozdurmamakta fayda var ya da acil ihtiyaç kadar.
Cengo’nun Razgrad’taki köyüne doğru Bulgar,Türk,Roman köylerini geçerek ilerledik.Her köyde sokaklarda birkaç kişi olmasına rağmen geçtiğimiz Roman (Çingene) köyünde sanki herkes dışarıdaydı.Romanların ne kadar hayat dolu olduğunu gösteriyordu bize.
Yolu şaşırdığımızdan geç saatte köye vardık.Ve hemen ev yapımı erik rakısı ikramı başladı.Bulgar Türkleri’ni aynı Anadolu Alevileri’ne benzettim.Kadınların neşeli halleri,beraber sohbetler,erkeklerin alkole kendi üretimlerini yapacak kadar sevgileri ile.Tarih boyunca Deliorman ismiyle adlandırılan bölgeye (Rusçuk,Razgrad,Silistre,Dobriç ve Şumnu şehirleri) Yavuz Selim tarafından İç Anadolu'dan sürülen Alevilerin etkisi büyük olasıdır.(Ayrıca bknz.Şeyh Bedreddin Destanı).
Ertesi sabah Cengo ve kuzenleriyle Romanya-Bükreş yoluna çıkmadan önce Razgrad’ta boza-poğaçalı kahvaltımızı yaptık.Bulgaristan’da Türkler dahil çay kültürü yok,kahve ve alkol üzerine içecek kültürü.
Romanya’ya girişte daha doğrusu Bulgaristan çıkışında Bulgar polisi yine bana oynadı “senin şengen vizen burada geçmez,buradan tekrar giremezsin başka kapıdan girmelisin” vs diyerek.Yine bir mücadele sonrası çıkış yaptık.
Bükreş kısaca güzeldi ama vaktimiz olduğu için tam bir şey anlayamadım.Romenler trafikte,sokakta vs gayet agresif insanlar.Kafelerde falan sigara içmek serbest.Burada da Euro geçmiyor kendi paraları olan Ley geçerli,o da 1 Ley=1,35 TL civarı.
Günlük Bükreş turumuzdan sonra Cengo ile ayrılıyoruz,kendisini Bükreş Gar’ında Sibiu’ya uğurladıktan sonra kuzenleriyle birlikte Bulgaristan’a dönüyoruz.Tabi sınır kapısında Bulgar polisiyle klasikleşen bir mücadeleden sonra giriş yapıyoruz.Bu arada Bükreş Gar’ında yaşadığımız anlamsız gerginlikten de bahsedeyim;Cengo kır pidesi satan büfeciden peynirli istemesine karşılık patatesli verilince pideyi değiştirmek istedi,geri verdiğinde büfeci sert bir hareketle Cengo’nun elinden pideyi aldı yürüyün der gibi hareketler ve azarlar konuşmasıyla bizi resmen kovaladı.Anlamsız ve bir o kadar komik bir andı bizim için.
Rusçuk’ta kuzenlerle yemek ısmarlamaları ve bana Sofya’ya tren biletimi almalarından sonra ayrıldık.Rusçuk veya Ruse güzel bir şehir.Bulgaristan’ın genelinde olduğu gibi burada sokak müzisyenleri kaliteli müzik yapıyor.Ruse meydanındaki özgürlük anıtı benzeri heykelin yanındaki Bulgaristan’ın semboli iki arslan heykeli dikkatimizi çekiyor.Birinin ağzında parçalanmış zincir,diğerinin ayaklarının altında Osmanlı’ya gönderme yapılan fes ve hilal var.
Akşam Ruse garından Sofya’ya gitmek için trene bindim (bilet ücreti yaklaşık 20 TL).Bulgaristan’ın bir diğer güzel yanı tüm yoksulluğuna rağmen garlarda,büyük parklarda vs internetin bedava olması.Sabah 7 civarında Sofya tren garındaydım ve batıdaki baharımsı hava burada yerini kışa bırakıyordu.
Gardan çıkışta hemen yanda bulunan otogardan ertesi güne Makedonya-Ohrid otobüs biletimi aldım,26 Euro’ya.
Sofya yürüyerek gezilebilir bir şehir;birçok mekan,tarihi yapıtlar vs merkez sayılacak Vitosha Bulvarı’nın çevresinde.Sofya’da ibadete açık olan tek cami olan ve tasarımı Mimar Sinan tarafından yapılan Banyabaşı Camii’nin etrafını hep Afrikalı Müslümanlar mekan edinmiş,sanki bölge güvenliğini onlar sağlıyordu.
Yakındaki belki de Sofya’nın en önemli yapıtı Aleksader Nevski Katedrali de ilgi çekici.Kapısındaki yazı ise ayrı dikkat çekici,yazıda Bulgaristan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanmasında emeği geçen Moldovya,Rus,Ukrayna,Romanya ve hatta Finlandiya halklarına teşekkür ediyorlar.Makedonları yazmamalarının nedeni ise onları ayrı bir ırk olarak görmemeleri,kendilerinden saymaları olsa gerek.
Bulgaristan genelinde Sofya özelinde güzel,görülesi yerler.Yoksulluk elbet iyi bir şey değil ama bir avantaj garip bina ve yollarla şehirlerin bozulmaması.Sosyalizm döneminden kalan tramvay ve troleybüsler bile ayrı bir hava katıyor.Metro olayını ise bu yoksulluklarına rağmen çözmüşler.
booking.com’dan ayarladığım hostelde,şehri ortadan bölen Todor Alexandrov caddesindeki saatler süren çabam sonrası bulmama rağmen izbe bir yer olması nedeniyle kalmaktan vazgeçtim ve biraz daha pahalıca olsa da en yakın otele attım kendimi.
Ertesi gün kısa bir tur daha yaptım.Sofya’nın parkları çok güzel,sonbaharın da etkisi vardı elbet.Akşam Ohrid otobüsüne binmeden önce sınırda Bulgar polisinin tekrar sorun çıkarma ihtimaline karşı 70’lik votkayı bitirdim,bu sefer ne olursa olsun alttan almayacaktım.Ama bir şey olmadı bu sefer.8 saatlik yolculuğun ardından sabah 3’te Ohrid’teydim.Geçici olarak bir taksiciyle taksi+hostel ücreti 10 Euro’ya anlaştım.Ertesi gün merkezde daha güzel bir hostele geçtim,günlüğü 9 Euro olduğuna bakmayın oldukça güzeldi (Di Angolo Hostel).
Makedonya’da kimi yer Euro kabul ederken kimi yer sadece Makedon Dinar’ı kabul ediyor (1 Euro=62 Dinar).
Ohrid göl etrafına kurulmuş bir şehir,karşısı Arnavutluk.Şehirde Türk mahallesi var,çay içilebilir özellikle havuçlu maydanozlu işkembe çorbalarından tavsiye ederim.Ama ve gariptir İspanya’da olduğu gibi buradaki Türkler de herhangi bir sorunuza pek yardımcı olmuyor.
Makedonya’da Bulgaristan’ın aksine dışarıda tek içki içen kimseye rastlamadım,epey muhafazakar bir yer.Ama mekanlar açık geç saatlere kadar.
Makedonya’da ilginç ve güzel olan bir konu da müzikal açıdan 80’lerde kalmış olmaları.Taksilerde,kafelerde hep Boney M,Queen,ABBA gibi grupların çalıyordu.
Ohrid genelde yazın gidilir deniyor ama kışın bile güzeldir,eminim.İki gün sonra otobüsle Üsküp’e gittim.Üsküp aslında çok güzel bir şehir olabilecekken nasıl mahvedilire iyi bir örnek.Ortasından Vardar Nehri geçen şehrin her bir köşesine alel acele yapıldığı aşikar,abartılı yüzlerce heykel yerleştirilmiş.Hele şehrin ortasına yapılmış devasa şehir kapısı saçmalığın en büyük sembolü.Şehirde en güzel şey kendilerinin kebap dedikleri bizi Trakya usulü köfteleri.
Daha önceden öğrendiğime göre 15 Euro olan havaalanına taksi ücretini pazarlıkla indirebilirim diye düşündüm.Nalet bir Makedon taksiciye denk geldim,benim İngilizcem kötüdür onunki benden daha kötüydü.Pazarlık sonucu 10 Euro ve bende son 200 Dinar’a anlaştık,yani ben öyle sanmışım.Havaalanına vardığımızda parayı verince taksici dayı yaygarayı kopardı,taksiyi kalabalıktan uzağa götürdü ve kapıları kilitledi.Yaklaşık 15 dakika takside tartıştık,korkmadım ama sürekli Makedonca tartışmasından sıkıldım 20 Euro istedi ama 16 Euro’da anlaştık.
Kısaca Bulgaristan’ın her yeri gezilebilir bir ülke olduğunu gördüm.Ama kapıda her zaman sıkıntı çıkma ihtimali sözkonusu.Bir de gitmeden önce en azından Kiril alfabesi öğrenilmeli.
Varna,Burgaz,Plovdiv,Spataküs’ün memleketi Sandanski merak edilen yerler olarak kalacak,bir dahakine kadar.Romanya ise daha geniş bir çalışma gerektiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder